Refika'nın Yemek Okulu: Bereketin Yeniden Keşfi

İnternet devasa bir çöplük. Ve bu çöplüğün içinde dişe dokunur bir içerik -hele de Türkçe- bulmak oldukça zor. Refika'nın Yemek Okulu, bizden olanı bugüne uyarlama, ona kendi kişiselliğini katma ve değer kazandırma açısından harika bir görsel içerik örneği.
Refika'nın Yemek Okulu, 1 yıl önce açılmasından bu yana beğenerek (ve yorumlayarak :)) takip ettiğim bir YouTube kanalı. Anadolu'nun yemek mirasını yeni kuşaklara benimsetmek, sofrayı ithal zincirlerin hükmüne bırakmamak, değerlerimizi ayrıca Refika'dan markasıyla olabildiğince çok kişiye ulaştırmak gibi hedefleri olan pırıl pırıl bir ekip.

Benim kanalı bu kadar sevmemim (ve hatta sahiplenmemin) sebeplerine gelirsek:

- Bilgilendirici: Bu kadar basit bir şeyi de anlatmaya ne gerek var denebilecek şeyleri bile anlatmaktan gocunmayan, araştıran ve de takipçilerinden öğrenmeye açık olması.

- Yaratıcı: Yemek rüyasını aşçı otoritesinden alıp keyifli bir deneme-yanılma sürecine dönüştürmesi.

- Doğal: Kullandığı malzemeleri kastetmiyorum sadece; diliyle, enerjisiyle, paylaştıklarıyla şeffaf ve açık olması.

Aralık ayında birdenbire karar vererek Türkiye'ye gitmemin öncelikli sebeplerinden biri, videoları izleye izleye hasret dolmamdı. Sipariş verdiğim zeytinyağı, nar ekşisi, meze seti ve mutfak peşkirleri de ziyaretten geriye kalan en önemli anılardan oldu.

"Müdürüm" yalakalarının girişimci düşmanlığı

Refika'dan Yemek Okulu'nun sıkı bir takipçisi olduğumdan kanala gelen yorumları da merak edip okuyorum çoğu zaman. Öğrencilerden, gençlerden, yemekseverlerden çok tatlı yorumlar geliyor da hiçbir şekilde anlayamadığım bir tayfadan zaman zaman gelen sataşmalar sinirimi bozuyor. İşadamlarının (özellikle işinsanı demiyorum, işkadınlarına benzer bir saygıyı gösterdiklerini düşünmüyorum zira) karşısında eğilip bükülen, "müdürüm" yalakalığı yapmaya bayılan insanlar yeni, güzel ve daha pek çok kişiyi işin içine dahil etme potansiyeli olan girişimci fikirlere karşı nasıl düşman kesiliveriyorlar! Yok reklam yapılıyormuş, yok bilmem ne... Kurmak için birbirimize el uzatmak yerine kırmak için uçan tekme atmaya ne kadar da bayılıyoruz.

İstanbul-Oslo Yemeksever Bağı

(Öfkemi kustuğuma göre :)) kanalın İstanbul'da yaşayan Norveçli yemek blogcusu Vidar Bergum ile bağını öğrendiğime ne kadar sevindiğimi anlatayım: Et kjøkken i Istanbul yani İstanbul'da bir mutfak blogu Humus ve Nar - Türkiye ve Orta Doğu'dan Yemekler adıyla bir kitap çıkarıyor (biz de alıp mutfağımızda Refika'nın Hızlı Tarifler'i ile Kudüs'ten aldığım Olives, Lemons & Za'atar'ın yanına koyacağız). İşin güzel yanı, kitaptaki fotoğrafları Yemek Okulu'nun Bahar'ı Bahar Kitapcı çekmiş (sevindirik olmak). 2016'da Norveç'te yılın niş bloğu seçilen İstanbul'da bir mutfak gibi Refika'nın Yemek Okulu'nun da hak ettiği desteği görmesini istediğim için yazıyorum bunu biraz da.

Beğenmediklerimize laf yetiştirip enerjimizi çar çur etmek yerine beğendiklerimizin güzelliklerine kendimizi bırakmanın bereketine inanıyorum. Aklınızda olsun (Yemek Okulu'nda en sık kullanılan cümle olabilir, "tuz ve karabiber" değilse eğer :))

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dillerden düşmeyen 12 Arapça ifade

Norveççe Öğrenmeye Nereden Başlamalı?

Norveç'in "ayıp" gençlik dizisi: Skam