Şâkirim çünkü...

Dün akşam hayatımda ilk kez bir Şükran Günü yemeğine katıldım. Kurstan Amerikan ve Amerikanvari arkadaşlarla birlikte, yemekler ve içkiler (içince içilen, sabahına pişmanlığıyla ses tellerini harap eden birkaç sigara da dâhil) eşliğinde, İbrahim Tatlıses Şemmame'si ve Aynur Doğan Keçe Kurdan'ını da eksik etmeyerek, dans ettik ve şükrettik.

Şikayet etmeden duramam ki!

T.C.'nin insanı şikayet etmeye bayılır, şeklinde bir gözlemim var ne zamandır. Millî spor olarak şikayetlenmeyi hayatımızın her alanında icra ediyoruz. Sorunları çözmek yerine, sorunların çözümünü tartışmaya ve illa ki çözümü tartışılacak bir sorun aramaya bağımlıyız. Yanlış anlaşılmasın, ben de bunun dışında değilim. Özellikle bardağı azıcık da olsa nemlendiren her bir damlacığa odaklanmaya bayılan kuzeylilerin yanında kendimi çok huysuz buluyorum.

Yine de şükretmek (başımızdaki haksızlıklara karşı sus pus kalmayı kastetmiyorum kesinlikle), hayatın karşımızı çıkardığı güzellikleri hatırlamak insanın canlılığını artırıyor.

Bir teşekkürün mesajı

Tam da Şükran Günü'nde, bir okurdan bloğumu beğendiğini söyleyen bir mail aldım. Haliyle çok sevindim. Sadece övgü değil, her türlü geri bildirim almayı çok seven ama pek de alamayan (aldırtmıyorlar ki alalım, dimi ama :)) biri olarak yaba daba duğ oldum desem yeridir. Ama mailin 4'te 3'ü şu an saçmaladım herhalde, bana ne diyebilirsin tabi, neyse işte öyle bir cesaretle yazayım dedim tarzı kendinden şüphe eden, kendi düşüncelerini kendi kendine madileyen ifadelerle dolu olduğu için bir yandan da üzüldüm. Birine güzel bir laf etmek neden bu kadar kafa karışıklığı yaratsın, dedim. Umarım hepimiz takdir ettiğimiz şeyleri sade bir biçimde gönül rahatlığıyla ifade ederiz ve birbirimizi yüreklendiririz.

Şâkirim çünkü...

Gelelim şükür duama (yemek öncesi her birimiz sırayla, çok da uzatmadan -ben daha duygusal konuşmalar/açılmalar olur diye bekliyordum açıkçası- ben şuna şâkirim (şükür eden er kişi, isim fail), ben de buna şâkireyim (bu da dişisi çünkü Arapça cinsiyetlendirilmiş bir dil!) şeklinde cümlelerimizi kurduk çünkü).

1. Sağlığım yerinde çok şükür! Fizikselde maşallahım olsa da psikolojik sağlığımın o kadar iyi olmadığı dönemlerden geçtim ama öldürmeyen güçlendiriyor be azizim şeklinde deneyimledim o dönemleri. Sağlığı ihmal etmeyelim arkadaşlar, hepinize uzun, sağlıklı, mutlu ömürler diliyorum.

2. Beyim yanımda çok şükür! Özellikle yanımda diyorum çünkü o beyim olacak adam bana sevgisini göstermede bir gün olsun çekimser davranmadı. Düşüşlerimde, saçmalamalarımda hep el verdi bana. Yeri geldi müzik açtık dans ettik salonun ortasında, yeri geldi birlikte yemek yaptık öpücükler arasında. Sevgisini belli etmekten ve sizdeki iyiye inanan insanlar çevrenizden hiç eksik olmasın, siz de başkaları için mastercard'la satın alınamayan bu hizmeti sunmaktan kaçınmayın.

3. İnsanlar hayatımda çok şükür! Zaman zaman yalnız ya da anlaşılmamış hissetsem de halimi hatrımı soran, beni dinleyen, bana değer veren pek çok kişi var. Bazen sadece kulak vermekle iyileşebiliyor bir insan (hem dinleyen, hem de dinlenen), denemediyseniz tavsiye ederim (beklediğin ne varsa önce sen yap, dimi ama!).

4. Son olarak, ben ben olduğum için çok şükür! Farklı ortamlara girip çıkarken, ani değişimlerle oradan oraya atlarken insan kendini bulanık görmeye başlayabiliyor. Ben benim işte, kelimelerle uğraşmayı seven, çıkıp bir yürüdüğünde nefesi açılan, arada bir cozutmadan sakinleyemeyen, durgun ve dalgalı, yavaşlamaya meraklı bir hız tutkunu.

Sen neye şükredersin?

E o zaman, Sezen söylesin: Hayat sana teşekkür ederim!
https://www.youtube.com/watch?v=lMb-R7aQwew

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dillerden düşmeyen 12 Arapça ifade

Norveççe Öğrenmeye Nereden Başlamalı?

Norveç'in "ayıp" gençlik dizisi: Skam